8 Ağustos 2020 Cumartesi

Kadın cinayetleri nasıl biter?

 

  Günümüzde kadın erkek ilişkileri oldukça tehlikeli bir biçim aldı. Haberleri okudukça, yalnız olmaktan neredeyse gurur duyacak pozisyona gelindi. Güzel duygular yaşamak mı, yoksa yaşamak mı şeklinde bir teraziye çekiyor insan kendini. Sonra düşünüp taşınıp, yoo ben böyle iyiyim deyip köşene çekiliyorsun. Çok yazık.. Hiç uğruna gidenler ve muhtemel kötülük yaşayacak başka talihsizler.

Peki, ne yapılabilir? Neden bitmiyor bu orantısız haksızlık?

İki insan beraber uyum içinde yaşayamıyorsa, kadının yok olması mı gerekiyor? Ya annesiz kalan çocuklar.. Bunun sebebini dahi idrak edemeden , sabah nerede uyanacağı belirsiz olan, yurtlara tıkılıp kalan günahsızlar. 

İşte bunları biz değil, toplumda 'adam' kılığında gezen tozan, yer kaplayan, oksijen tüketen insafsızlar düşünmeli. Nasıl ki acıktığında yemek yemen gerektiğini biliyorsan, üşüyünce hasta olacağını hesap edebiliyorsan, yaptıklarının sonuçlarını da görebilmelisin. Yaptığın rezalete kılıf aramayıp, kendini haklı çıkarmamalısın. Çünkü ölüm bir bilgisayar oyunu değil. Yeniden aynı karakteri yükleyemiyorsun. Ölüm bütün kavgaların, öfkenin, gülüşlerin noktalandığı yer. Geri dönüş yok. Oyuna yeniden başlamak yok. Hep acı, hep üzüntü, sonu gelmeyen eksiliş var.

Malesef bu acıların baş aktörü olan erkek takımı, eğitilemediği için onlar hakkında yapıcı konuşamıyorum. Zamanla düzelir de diyemiyorum. Sadece onlara hayata hazırlayan anne babaya acıyorum. O halde bunlar eğitilemiyorsa, kadınların kendi kendilerini kurtarması gerekiyor.

Bir kadının bir erkekle mutlu olması için, en başta şansa ihtiyacı vardır. Şanslıysa hem kendisine hem karşısındakine değer veren, iyi ve mantıklı bir insana rastlamıştır. Mutlu olmaları ve sevgilerini büyütmek için önlerinde kocaman bir hayatları var.

İkinci bir seçenek olarak pasif kişilikli bir erkekle birlikte olmak. Bunlara son derece zararsızdır.Nereye çeksen oraya gider. Uzaktan bile yönetebilirsiniz. Ancak biraz sıkılabilirsiniz.

Üçüncü seçenekte orta şekerli ayarda erkek tipi vardır. Bu ilişki tipi tenis maçı kıvamında karşılıklıdır. Gülerken güler, kızarkan kızar, üzülünce üzülür. Gelişmeye açıktır, geleceği var olan bir ilişkidir.

En sonuncuda ise, buz kalıbı gibi, asla ve asla esnekliği olmayan erkek tipi yer alır. Bunlar tam bir ömür törpüsü olup, insanı canından bezdirir, keşke hiç tanımasaydım, konuşmasaydım diyerek ilişkinin milatına dönmek istersiniz. Ancak çam sakızı gibi elinizden, eteğinizden çıkaramazsınız. Çünkü kendisini size sabitlemiştir. Mühürü vurmuştur ki ,bu mühüre genellikle nikah defteri diyoruz. Sizi resmi sahibi olarak sanır. Her yaptığında haklı görür kendini.Afrika'da köle olsanız daha hayırlı olur hakkınızda.

İşte bu tip erkek, en tehlikeli olandır. Başta bahsettiğim eğitilemeyen sınıf. Başınıza her hangi bir iş geldiğinde, bağırarak, aşağılayarak, vurarak başa çıkabileceğinizi düşünmeyin. Uğraştığınız kişi, karaktersiz olmakla beraber, bir de alıngandır üstelik. Nasıl bir kadın erkeğine bağırır, nasıl utanmadan şiddet gösterir gibi normal insanlara özgü düşüncelerine kapılır..Bunun sonucunda mantık, anlayış vb kavramlarına sahip olmadığı için, gücünüzden çok daha büyük oranda güç kullanmaktan çekinmez.

Eğer şiddete uğrayarak, zor bir durumdaysanız telaş ve panik yapmayın. İlk iş olarak, savunmasız kaldığınız o ortamdan uzaklaşmayı planlayın. Gerekirse ona hak veriyormuş gibi davranın. Şunu unutmayın; kişiliğinizden ödün vermiyorsunuz, hayatta kalmaya çalışıyorsunuz. Olumlu sonuca götüren her yolu deneyin.

Diyelim ki, bu  berbat ortamdan kurtulmayı başardınız. Sonrasında da yönünü sizden başkasına çevirmesi için aynı stratejiyi devam ettirmelisiniz. Damarına basmayın, kurtuldum diye uzaktan nispet yapmayın. Bu durumu uzun bir sürece yayabilirseniz, umuyorum ki karşınızdaki de insan gibi düşünmeye başlar ve sizi rahat bırakır.

Her şey geride kaldıktan sonra, ansızın çıkagelen 'son bir şans' diye yapılan o uğursuz çağrılara kesinlikle itibar etmeyin. Sakin ve ılımlı yapınızı bozmadan, yolunuza devam etmeye çalışın.


Dip not:

Keşke hayatımıza insan alırken aceleci davranmasak. Her tanıdığımızı kendimizle bir tutmasak. Herkesin hayatı bir tane.. Bundan sonra kimsenin kimseden zarar görmemesini diliyorum. 

Allah herkesi iyilerle karşılaştırsın.





Acaba zamanla değişir mi?

 

Hayatın akışında yazılı olmayan bazı davranış kuralları bulunur. Bunlar yaşantımızı düzene sokup kararlarımızda belirleyici rol alırlar. Çoğunluğun beğenmediği, hoş görmediği davranış biçimleri genellikle 'yanlış' olan, uzak durulması gerekendir.

Eğer bir şekilde bağ kurduğumuz insanda böyle tespitlerimiz varsa, er geç bu yanlış gerçekle yüz yüze gelmemiz kaçınılmaz olur. Polyannacılık her durumda iyi sonuç vermez.

Zamanla değişir..Bana kıyamaz değişir.. Belki zamana ihtiyacı vardır..vs. vs..Bunlar kandırmacadan ibaret olan kendimizi ikna çabalarıdır, sadece süre uzatır. Karpuz mu bu, zamanla olgunlaşıp, istenen kıvama gelecek? Biraz mantıklı olalım.

Karakter dediğin, yetişme çağında oluşur ve kalıplaşır. Yetişkin bir insanın, fikrinde, davranışlarında sonradan belirgin değişme olması çok istisnadır. Hele ki başkası için oluyorsa, bu tamamen kısa süreli, minik bir fedakarlık olur.. Gün olur ilişki biter, herkes orjinaline döner. 

Her bilgiye kolayca ulaşıldığı bu zamanda, iyi-kötüyü analiz etme becerisi kazanmak çok zor olmamalı. Bunu beceremeyen tayfanın sarfettiği, tahammül edilemeyecek davranışlara katlanıp kendimize saygımızı yitirmeyelim. 

Karışımızdakine kıyamasak da, kötüye kötü dememiz gerekiyor. Bağlı olmak ile bağımlı olmayı karıştırmayalım. Gerekirse sevdiğimizi yitirelim, ama biz bizde kalmaya devam edelim.

Herkes gidebilir, ama biz kendimizden gidemeyiz. Hayata gülümseyebilmek ve iç dünyamızı canlı tutmak için kendimizle iyi anlaşmak zorundayız.